NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
41 - (702) وحدثني
محمد بن حاتم.
حدثنا عفان بن
مسلم. حدثنا
همام. حدثنا أنس
بن سيرين؛ قال:
تلقينا
أنس بن مالك
حين قدم
الشام.
فتلقيناه بعين
التمر. فرأيته
يصلي على حمار
ووجهه ذلك الجانب.
(وأومأ همام
عن يسار
القبلة) فقلت
له: رأيتك
تصلي لغير
القبلة. قال:
لولا أني رأيت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يفعله،
لم أفعله.
[ش
(حين قدم
الشام) هكذا
هو في جميع
نسخ مسلم. وكذا
نقله القاضي
عياض عن جميع
الروايات
لصحيح مسلم.
قال وقيل: إنه
وهم. وصوابه
قدم من الشام.
كما جاء في
صحيح
البخاري،
لأنهم خرجوا
من البصرة
للقائه حين
قدم من الشام].
{41}
Bana Muhammed b. Hatim
rivayet etti. (Dediki): Bize Affân b. Müslim rivayet etti. (Dediki): Bize,
Hemmâm rivayet etti. (Dediki): Bize, Enes b. Sîrîn rivayet etti. Dediki:
Enes b. Mâlik'i Şam'a
gittiği vakit (donüşde) karşıladık; onunla Ayn-ı Temir denilen yerde
karşılaştık. Kendisini bir merkep üzerinde namaz kılarken gördüm. Yüzü şu
tarafa doğru idi (râvî Hemmâm kıblenin soluna işaret etmiş.) Ben, kendisine :
«Seni kıbleden başka
tarafa doğru namaz kılarken gördüm!» dedim. Enes (Radiyallahû anh):
«Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in böyle yaptığını görmemiş olsaydım, ben de yapmazdım.»
cevâbını verdi.
İzah:
Bu hadîsi Buhârî
«Kasr-ı Salât» bahsinde tahrîc etmişdir.
Müslim'in buradaki
rivayetinde «Şam'a geldiği vakit.» denilmişdir. Buhârî'de ise bunun yerinde:
«Şam'dan geldiği vakit.» ifâdesi vardır. Bu sebeple bâzıları Müslim'in
rivayetini vehm ve hatâya hamletmiş; doğrusunun Buhârî rivayeti olduğunu
söylemişlerdir. Çünkü Hz. Enes {Radiyallahû anh) Haccâc-ı Zâlim'i halîfe
Abdülmelik b. Mervân'a şikâyet için Şam'a gitmişti. Şam'dan donüşde halk,
kendisini karşılamak üzere Basra'dan çıkmışlar ve Ayn-ı Temir denilen yerde ona
tesadüf etmişlerdi. Fakat Nevevî buradaki hatâ iddiasını kabul etmemiş;
Müslim'in hemen hemen, bütün nüshalarında aynı şekilde rivayet edilen bu
cümlenin mânâ itibârı ile sahîh olduğunu söylemişdir. Yalnız Hz. Enes'in
Şam'dan dönüşü herkesçe mâlüm olduğu için Müslim 'in rivayetlerinden hazf
edilmişdir. Mânâ şudur: «Biz, Enes (Radiyallahû anh)ı Şam'a gittiğinde,
dönerken karşıladık...»
Aynî: «Müslim'in sahîh
bir nüshasında (Şam'dan geldiği vakit) ibaresini buldum.» diyor. Şu hâlde
ibareden ekseri nüshalarda «Min» edatı düşürülmüş olur ki, bu hatâ İmam
Müslim'e değil onun kitabını istinsah eden zevata âiddir.
Enes b. Şîrîn'in, Enes
b. Mâlik (Radiyallahû anh)a itirazı, «niçin merkep üzerinde bu şekilde namaz
kılıyorsun?» diye değil; kıbleye karşı dönmediği içindir. Hz .Enes, buna
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) den böyle gördüğünü bildirmek sureti
ile cevap vermişdir. Gerek bu hadîsden gerekse bundan önce yine bu bâbda geçen
-35 numaralı» Yahya hadîsinde Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in
merkep üzerinde nafile namaz kıldığı anlaşılmaktadır. Binâenaleyh «35» numaralı
hadîsin râvîlerinden Amr b. Yahyâ'yi hatâya nisbet etmeye bir sebep yokdur.
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem} bazen deve bazen de merkep üzerinde
nafile namaz kılmış demekdir. Onun içindirki İbni Battal: «Seferde eşek ile
katır ve diğer hayvanların üzerinde nafile namaz kılmak arasında bir fark
yokdur; namaz kılan kimsenin hayvanın dizginini tutması ve ayaklarını sallaması
caizdir. Yalnız konuşamaz; bakınamaz ve semerin kenarına secde edemez. Belki
sücûd'u, rükû'undan daha alçak olmak üzere îmâ eder. Bu da Allah'ın kullarına
bir rifk-u rahmetidir.» demişdir. «Aynü't-temr» Şam'a doğru Irak yolu üzerinde
bir yerdir. Hz. Ebû Bekir devrinin, sonunda burada Hâlid b. Velîd ile acemler
arasında meşhur bir harp vuku' bulmuş; Hz. Hâlid Kisranın elinde araplardan
bâzı rehineler bulmuştu ki, müfessir Kelbîn'in dedesi ile Hz. Osman'm kölesi
Humrân ve Hz. Enes'in kölesi Sîrîn bunların arasında idi.